Beyin ölümü, beyincik ve hayati merkezlerin yer aldığı beyin sapı denilen özel beyin bölgesinin fonksiyonlarının geri dönülmez şekilde kaybolduğu ve mutlak ölümle sonuçlanan bir süreçtir.
Çoklu organ yetmezliği ise oldukça ciddi bir klinik sendromdur, kan dolaşımına mikrop girmesi ile başlayan ve sonunda hayati organların iflası ile sonuçlanabilen ölümcül bir tablonun tanımıdır.
Herhangi bir parti örgütünde beyin ölümü gerçekleştiğinde arkasından da çoklu organ yetmezliği gelir.
Bu anlamda AK PARTİ’nin ciddi bir sorunu vardır. AK PARTİ artık “tez “ olmaktan uzaklaşmakta, muhalefetin anti-tezi konumuna düşmektedir.
Devam etmekte olan yangını söndürme adına elimizdekini sonuna kadar sarfetmek zorundayız.
Konuya salt particilik ve iktidar açısından bakmıyoruz. Ortada 70 yıllık ömrümüzün 55 yılını feda ettiğimiz bir davamız vardır.
15 Yaşımızdan itibaren önce MHP, sonra da MSP ve devamındaki partilere davamızın “ete- kemiğe” bürünmüşü olarak gördük. Bunun için de bu davadan maddi anlamda hiçbir şekilde yararlanma yoluna gitmedik. Daha doğrusu tenezzül etmedik.
Bunun için de her zaman konuştuk ve konuşacağız. Bu dava hiç kimsenin tekelinde değildir. Hele hele ganimetçilerin hiç değildir. Samimi Müslüman seçmen yada vatansever konuşabilir ve konuşmalıdır da.
Konuyu bağlamından koparmadan konuşmaya devam edelim:
Ak Parti 21 yıldır ülkeyi yönetmektedir. Hiçbir Müslüman seçmen bu partiden şeriatı getirmesini istememiştir. Ama, İslam’ın insanını yetiştirmesini beklemiş ve hatta istemiştir.
Neden mi?
Bu iktidardan önce Müslümanların bazıları Mekke dönemini yaşamış ama, Bedir ruhunu kazanamamış, doğrudan Uhut ganimetiyle işe başlamışlardır.
21 Yılda ne Mekke’nin ve ne de Medine’nin insanını yetiştirebildik. Bir “EL- EMİN” KÜNYEMİZ VARDI, ONU DA KAYBETTİK. Yılların birikimini kaybettik.
Peki. Bunlar geri alınabilir mi? Alınır ve hem de daha güçlü bir şekilde alınabilir.
Bir başka yazımızda bunun yol haritasını çizme umuduyla selam ve dua…